15 Temmuz 2015 Çarşamba

İstemiyorum Artık Kalbimi

Oha lan hayatımın hiçbir anlamı yok!!

Sen ne ara hayatımın bütün anlamı oldun ki? Hayır, olmakla kalmadın bir de şimdi yoksun ızdıraplara saldın beni..

Neden kolumdan tutup çekerek seni istiyorum demiyorsun da sadece yazıda sözde kalıyor bu? bu nasıl sevmek nasıl istemek? "Sen bensiz mutlu olacaksan ne diyebilirim ki sana.." ne demek!!??

"Beni istersen bulursun.."

Lafa bak!!!

Yazıklar olsun sana!!

Göğsümü yarıp kalbimi çıkarmak bıçakla paramparça etmek istiyorum. Nasılsa bunun yaratacağı acıyı hissediyorum madem tam olsun!



Uffff...!!!

Ufffff...!!!

Deli gibi canım sıkılıyor..! Öyle böyle değil ama.. içim sıkılıyor..!
Sanki göğüs kafesimde biri oturuyor, ya da biri sımsıkı sarılmış nefes alamıyorum, ya da biri işkence için çelik korse giydirmiş boğuluyorum!

Zaman her şeyin ilacı ya, hadi o zaman iyileştirsin beni. Günler haftalar geçti hani ne oldu, neden iyileşmiyorum? Daha kaç hafta geçmesi lazım biri bana söyleyebilir mi? Mesela yedi hafta sonra tamamen geçecek deseler haa tamam o zaman boşuna acele etmeyeyim ben derim, başlarım bir takvimi işaretlemeye, gün sayarım ve biter gider. Bir sabah uyanırım aa yedi hafta geçmiş içim acımıyor!!! Wuhuuuuu!!!!

Şimdi bu öyle bir evre ki, etrafta olanı biteni algılayamıyorum. Filmlerde kliplerde olur ya, ben ortada berrak halde, etrafım blur, bulanık hareket eden bir sürü şey.. Her şey herkes yavaşladı sanki inadına, zaman geçmiyor.. Herkesin bir işi var bu ara, ölümüne yalnızım sayelerinde. Zaten işleri olmasa da ben evden çıkmıyorum ki, kendimi mağarama kapadım resmen. Hafta sonunun gelmesini dört gözle bekleyen bir insanım, gören de çılgın planı var sanır, tek yaptığım cuma akşamı iş dönüşü eve girmek ve pazartesi sabahı işe gitmek için evden çıkmak.

İyiyim ama ben yaa, çok iyiyim...!


Hayaller


Piknik yapmak istiyordum seninle, sadece ikimizin olabileceği bir yerde belki bir göl kenarında, kareli bir örtünün üzerinde, piknik sepeti alacaktım sırf bunun için, çiçekli bir elbise giyip dizine yatacaktım elimde en sevdiğin mis kokulu çileklerle...

Görmeni istediğim bir sürü yer vardı, seni oralara götürmek için fırsatlar kolluyordum, oraları gördüğünde ne kadar mutlu olacağını hayal ediyordum, gözlerin ışıl ışıl parlayarak gülecekti, profil fotoğrafı yapacağın resimler çekecektim, seni benim gözümden görecekti herkes, aşkla çekildiği için o kadar güzeldi o fotoğraflar...

Uçurum kıyısında bir balıkçı vardı, sanki güneş denize karışırdı batarken, orada rakı içecektik seninle, yanında tekmilli fava ve közlenmiş patlıcan olacaktı mutlaka, hatta deniz börülcesi de isteyecektik malum artık mevsimi...

Beraber dinleyeceğimiz çok şarkı vardı, en sevdiklerini öğrenecektim daha, beraber en sevdiklerimizin konserlerine gidecektik, festivallerde sabahlayacaktık, sarhoş olacaktık rimellerim akacaktı terden, yine de sana sarılmaktan vazgeçmeyecektim...

Seninle dans etmek istiyordum, hiç dans etmedik seninle biliyor musun? Bir kere denemiştik otuz saniye kadar olmamıştı sonra bırakmıştık.. seni takım elbiseyle hayal ediyordum ben de kırmızı bir elbise giymişim yıldızların altında dans ediyoruz, bütün dünyayı unutmuşum kokuna sarılmışım, o hep huzurla içimi dolduran kokuna....

Beyaz kumlu bir plaj bulacaktık, o ıssız sahilde yatıp gökyüzüne bakarak hayaller kuracaktık, elini daha sıkı tutacaktım, deniz ayaklarımızı ıslatacaktı dalgalarla, palmiye gölgeleri yüzünde çizgilere dönecekti, o çizgileri öpecektim..

Yine bir yaz günü gölgeler uzarken,  uçuşan beyaz perdelerin arasında minik elleriyle parmaklarımızı sıkı sıkı tutan, burnu aynı ben göz çukurları aynı sen...pamuklu beyaz çarşaflarda uzanmışız..huzur dolu...





Bu Kaçıncı Hayal Kırıklığı?

" Farkettim ki ben kendimi iyi hissederken yazmıyorum. Evet evet, ne zaman kötü hissediyorum o zaman yazasım geliyor, bağıra çağıra anlatasım geliyor her şeyi...

Aslında ben kendimi ne zaman iyi hissediyorum ki sanki :(((

Sürekli yazmam gerekir bu durumda, çünkü ben hep düşük moraliyle zamanını harcayan biriyim. Bu yönüm en zayıf yönüm olabilir, kabul ediyorum. Mıy mıy şikayet eden sürekli memnuniyetsiz biri haline dönüştüm. Farkında olup da değiştirememek çok kötü esasında :(  "


Birkaç gün önce yazdım bu satırları. Tam da bir haftalık İtalya tatilinden döndükten hemen sonraki gün... Çok şaşırtıcı bence.. Olmaması gereken bir şey..

Sen dünyanın en romantik ülkelerinden birine sevgilinle git, Venedik'te gondol turu bile yap, Floransa'da Roma'da her köşe başında büyülen, sonra da gel ofiste bilgisayar başında yine eskisi depresif haline dönüver. Olacak iş mi bu!!

Olur, hem de bal gibi olur! Eğer aşık değilseniz sevgiliyle gidilen tatil de böyle hiç bir işe yaramaz.. Madem aşık değilsin neden hala birliktesin diye sormazlar mı? Sorarlar...

Çok yıprandı çoook.. Hele tatilde uçağa trene yetişme stresi, yol bulma telaşı uzun yürüyüşler, kalabalık müzeler,yorgunluk sıcak-yağmur derken sürekli tartışırsan eğer aşk meşk kalmaz kardeşim :/

Zaten yıpranması için gereken her şey yapılmışsa bunca zamandır, tatil tuz biber olur, harlı ateşte dibi tutar o ilişkinin.

En çok ne ağrıma gitti, ne kalbimi deldi geçti kezzap gibi biliyor musunuz.. Her şeye rağmen seviyorum diye hep düzeltmeye çalıştım, affettim gururumu çiğnedim defalarca, düzelecek diye bekledim, aşk istedim sadece yanında da dürüstlük..


- Venedik dünyanın en romantik şehri diyorlar..
- Şehir romantik mi olurmuş hiç! İnsanların uydurması bunlar, bayılıyorlar sürekli her şeye belli kavramlar yüklemeye..
- Evet haklısın, şehirlere anlam yükleyen insanlardır, insan romantik olmadıktan sonra neye yarar!!! :S
- Saçmalık bence tamamen... hıh...
- Bak şu japon çifti gördün mü? Dünyanın öbür ucundan gelip Venedik'te evleniyorlar ne güzel işte.. İstemişler yapıyorlar, ayrıca bu manzara ve atmosferde daha da mutlu hissettiklerine eminim. Yaw insanlar Venedik'e sevgililerine evlenme teklifi etmeye ya da evlenmeye geliyor diyorum sen hala ne romantikliği saçmalık bence diyorsun :(
- Sen konuyu nereye vardırmaya çalışıyorsun?!?! Ne demeye getiriyorsun yani şimdi??!?!?! (gergin ses tonuyla) Evliliğe mi getirmeye çalışıyorsun konuyu?
-Hayır, ama bu uzaktan uzağa ilişki daha ne kadar sürecek merak ediyorum açıkçası ve bu bende gelecek endişesi yaratıyor. Ben sevdiğim insanla en azından aynı şehirde olmak istiyorum çok mu yani? Özlüyorum birlikte vakit geçirmek istiyorum. Neden akşamları evde yalnızım neden ayrı uyuyoruz ki? İnsan hayattan ne beklediğini sorgulamalı bence, benim bir ailem olsun belki bebeğim olsun istiyorum, ben artık otuz iki yaşındayım..
- Benim hayattan hiç bir beklentim yok!
- O zaman beklentilerimiz kesişmiyorsa bence bunu dönüşte konuşmalıyız..
- Ne yani! Ya evlenelim ya ayrılalım mı demeye getiriyorsun şimdi de..!?!? Bu mu yani buraya mı geldik.. öfff ama yaaa!!!! Hiç sevmem bu konuların konuşulmasını, bence konuşulmamalı da.. ne gereği var ki.. ohooooooo zerre keyfim kalmadı!
- ......
- Evlilik vs hiç konuşmayı sevmediğim konular bu ne yaa!!!! Bence konuşulmamalı da ..
- ..... tamam konuşmayalım zaten bir daha, kendimi hiç bu kadar aşağılanmış hissetmemiştim. Bir daha bu konuyu asla açmayacağım..
- ......
- ......

Sonra masadan kalktım tuvalette bir ağlama krizi geçirdikten sonra kırmızı gözlerle geldim oturdum, hesabı istedi ve kalktık..

Tabii bu konu burada kalmadı. Beni bundan daha çok yaralayan bir konuşma daha oldu sonraki gece.. Açık bir dille evlenme kavramının ona çok uzak olduğunu, yakın gelecekte böyle bir şey düşünmediğini söyledi. İlk evliliğinde neler yaşamış ben biliyor muymuşum..vs vs. Hatta o kadar çok gerildi ki bu konu yüzünden "ne yapiim yani seni zorla nikahıma mı alayım!!!" bile dedi.. Vay arkadaş! Bir erkekten bunu da duydum ya pes.! Haa bir de hala ben senden vazgeçmiyorum, ayrılmak istemiyorum demez mi..! Delirecem yaaa!!!!

Artık sanırım yapılacak hiçbir şey yok bu noktadan sonra. Kalbime söz geçireceğim ve o da susmasını bilecek artık.

Günlerdir canım yanıyor, bir şans daha vermekle vermemek arasında gidip geliyorum, özlüyorum çünkü, çok sevdim hala seviyorum.. Burnumda tüttü yokken, tişörtünü giydim, yastığına sarıldım, sevdiği şeyler aldım buzdolabına koydum baktıkça mutlu oldum. Tişörtünü pijamasını gelmeden bir gün önce yıkardım kokusu gitmesin diye... Ama bu kaçıncı şans? Daha ne kadar canımın acımasına izin vereceğim :(((  Söylediği sözlerin kalbimi nasıl paramparça ettiğini unutmamalıyım, o gün o cafede gökyüzünün parçalanıp üstüme yağdığı, kalbime kor ateş gibi bıraktığı o tavır ve cümleleri unutmamalıyım. Şu an beni sevdiğini söyleyen de o insan çünkü.. ikisi de aynı insan..



Acaba iyi şeyler olacak mı?
Hayır! dedim kendi kendime.
İyi şeyler birdenbire olur,
Bu kadar bekletmez insanı.


Oğuz Atay, Korkuyu Beklerken


13 Haziran 2015 Cumartesi

Çok Yorgunum

Arkama dönüp bakıyorum, sanki savaştan çıkmışım, darmadağınık, bitkin, solgun...

O kadar yorgunum ki..

İnanmaktan, güvenmekten, sevmekten, ayağa kalkıp kalkıp tekrar darbe alıp düşmekten, yaşamaya çalışmaktan...

Sadece sevilmek sevmek istedim, bir de güvenmek.. gerisi gelirdi zaten.

Seni çok sevdim, çok.. Bir daha sevemem derken sevdim seni..

Bin bıçak var sırtımda, biniyle de adaşsın.. her biri hayran sana..




12 Mayıs 2015 Salı

Zamana Yaydığım İntiharımsın *

"Keşke...Elimden düşmeyen sigaram, aklımdan gitmeyen sen... İki düşman sağlığıma... Zamana yaydığım küçük bir intihar gibisiniz... Zararını bile bile içime işlediğim... Yine de vazgeçemediğim... Oysa kendimi de severdim ben... Seni tanıyana kadar... "  **


Bunca zamandır neredeydim acaba? Ben de bilmiyorum.. Kayboldum..!

Darmadağınığım karmakarışık, yapılması gerekenleri erteleyen, günler geçsin diye dakikaları sayan, sonra da günler geçiyor kaçırıyorum diye üzülen biriyim. Her zamanki gibi, yine aynı, hiç değişmeyen klasik ben!!!!


Her şeyin farkında ama bir o kadar da her şeye teslim...

Seviyorum, sevmiyorum, aşık olmak istiyorum, birine güvenmek istiyorum, beni sevdiğini hissetmek istiyorum, güvende olmak istiyorum, istiyorum da istiyorum...

Hiçbir şey yapmıyorum!!! Evet bu istediklerim için hiçbir şey yapmıyorum...
Adım atmıyorum, bir yerden başlamıyorum, düzenli olarak gelen "tamam bu sefer kesin başlıyorum hayatımı değiştiriyorum.!" lardan sonra yine içime kapanıyorum. Herhalde bir günden fazla da sürmüyor bu heves..


İçimde buna engel olan her neyse, senden nefret ediyorum ama seni kabul de ediyorum. Çık git hayatımdan, ruhumdan, beynimden..!


* : Ruh halimi bu kadar iyi anlatamazdım, o yüzden  (bellisahin) in bu instagram hesabındaki yazısından alıntı yapmadan edemedim.
** : Güzel fotoğraflarına ve altındaki yazılarına mutlaka bakmalısınız  (bellisahin)

19 Mart 2015 Perşembe

Kalk ve Harekete Geç

"Bu gene geçmişin baştan çıkarıcılığı olsa gerek. Şu anın geçmiş zaman olmasını bekle. Ne denli mutluyduk anlayacaksın."(Susan Sontag)


"20 yıl olmuş, dün ilk aşkıma onu sevdiğimi söylediğim günün yıl dönümüydü. Hala hatırlıyorum, hiç unutmadım ki... Tam on sene boyunca sevdim onu, hatta sonrasında da sevdim ve hala seviyorum. Bütün hayallerimde o vardı, onsuz yaşayamayacağımı düşünürdüm. Evlenip çocuk yapacaktık, ben bebeğimizi sallanan bir sandalyede göğsümde uyutacaktım. Onlara her baktığımda gurur duyacak sevgiyi damarlarımda hissedecektim. Tabii ki hiç biri olmadı.."

Bunu yazmışım 5 Mart'ta..

Sanki bütün umutlarım tükenmiş, artık hiç hayalim kalmamış...


Otuzlu yaşlarda olmaktan mıdır nedir bilmem bu ne karamsarlıktır anlamadım..! Halbuki bu en güzel yaşlarımız değil miydi? Artık ne istediğimizi biliyoruz, kendimizi tanıyoruz, az da olsa insanları erkekleri de tanıyoruz artık, değer verdiğimiz şeylerin öncelikleri değişmedi mi? Hayatın kısa olduğunu önemli olanın sağlık ve huzur olduğunu anlamıştık da artık hiçbir şey için üzülmeyecektik hani? Sadece dilimde mi bunlar?

Distimik bozukluktan oluyor bunlar hep, sürekli bir karamsarlık depresif hal, kolunu kaldıramamalar, umutsuzluk,halsizlik ve uykulu haller.. Hayatımın en güzel yaşlarını bu rezil uyuz hastalık yüzünden kaçırıyorum diye panik yaşıyorum :((((

Nasıl bir halsizlik nasıl bir güçsüzlüktü anlatamam dün yaşadığım. Şeker mi oynadı tansiyon mu bilmiyorum. Eve gittim elim ayağım titriyor artık, hemen bir şeyler yedim ve yattım. Yine mi hiçbir şey yapmadan geçecek gece derken kulaklarımda çınladı doktorun söyledikleri:


"Yuvada ağzı açık beslenmeyi bekleyen kuş yavruları geliyor gözümün önüne. Öylece kıpırdamadan annelerinin ihtiyaçlarını karşılamasını beklerler. Artık bekleme, annen gelip seni beslemeyecek. Çocukluğunda ihtiyacın olan ilgiyi,sevgiyi, gereksinimlerini ne annen ne de baban karşılayabilmiş. Artık o zaman çok geride kaldı, sen bir yetişkinsin, kendi ihtiyaçlarını kendin giderebilirsin. Kalk ve harekete geç!"







19 Şubat 2015 Perşembe

Grinin Elli Tonu

Evet filmi izledim!

Nasıl bir filmdi ya da tekniği yönetmeni oyunculuğu senaryo vs zerre kadar umrumda değil. Zaten güzel vakit geçirmek için gittim. Müziklerini beğendim daha ne olsun. Ayrıca baş roldeki kadın ve adam çooook güzel iki insandı ve ben alınabilecek tüm duygusal ve psikolojik mesajları aldığımı düşünüyorum :))))))


I put a spell on you... because you're mine..!

Aman tanrım! Bu şarkı aklımı başımdan aldı filmi izlediğim günden beri dinlemeden duramıyorum. Annie Lenox hayranlığım vardı ve şarkıyı biliyordum zaten severdim ama filmi izledikten sonra farklı bir anlam kazandı. İlginç bir şekilde hayatıma da cuk diye uydu bu yarattığı his, sözler, melodi.. ooof oof!!



Melodi kafamda yankılanıyor.. Hayatımı melodiyle anlatmaya çalışsam bundan başkası ifade edemezdi.. O mu bana büyü yaptı ben mi ona bilmiyorum.. Ama büyülenmiş haldeyim.. Gözlerim bağlı ve korkuyla endişeyle arkasından gidiyorum. Biliyorum ama susuyorum, kabul ediyorum.. Acıyacak biliyorum, acıyor evet.. Ama ayrılamıyorum...



6 Ocak 2015 Salı

Xanax vs.Passiflora

Bu sabah ekşisözlük'e takıldım...

Saatlerdir okuyorum bir sürü başlığı, alamadım kendimi tiksindim de bir yandan yoruldum vs... Millet ordan amma ekmek yemiş yaw, karı kız götürme bazında, vay arkadaş dedim içimden. Ve ben taa burdan sevgilimin de ekşi yazarı oldugunu düşünerek ne haltlar yedi kimbilir ordan kimlerle yazıştı görüştü diye gerildim, allasen benim bu gerizekalı gereksiz manyaklığımdan nasıl kurtulacam ben? Bana ne ne yapmışsa yapmış değil mi, yok ama olmuyor illa kafam bozuluyor ya da ben niye yapmadım lan bir yazar olamadım bir twitter fenomeni olamadım telaşı yaşıyorum galiba kıskanıyom lan galiba .!!! :/



Ekşi yazarı olmak istiyorum yaa!

Twitterda, instagramda binlerce takipçim olsun istiyorum noluyo ya bana?!?
Çok mu yalnızım acaba? Çok mu kıskancım ya da, yada çok mu korkuyorum yaşlanmaktan hayatın akışını kaçırmaktan ve aslında ölmekten. Belkide ben hayatımın sonuna kadar antidepresan kullanmalıyım bu düşüncelerimi bastırmak için hey allam yaa, hiç bir iş yapmıyorum bugün çalışmıyorum resmen vakit öldürüyorum, bir iç sıkıntım var, kussam  rahatlayacağım gibi.. ama hiç bir şey tam bir boşalma ve rahatlama hissi vermiyor ne zamandır onu napacaz?


Arkadaşıma bunları yazınca bana verdiği cevap ve aramızdaki diyalog bu şekilde devam etti:

- sen tam bir vakasın yavrum :))

- peki yaşayacak mıyım doktor?

- yaşamak denirse evet :))))

- yaa ben bu kafada olmak istemiom aslında embesil olmak istiyorum

- hahahahhahahah, manyak yaa, embesil olmak nedir yaaa ahuahahauaha

- yaa embesil işte, ne biliim eski iş yerinde b***'taki sizin aslı gibi mesela
  ojemin rengi saçımın kırığı kıçımın kenarı tadında..

-hahahahahhahaha, ay rica ediyorum bu dünyaya bir aslı bile fazla :))

- kızım böle çok düşünmekten mutsuzum lan ben aslında bi yandan da çok eğleniyorum, mesela bugün acayip bi yaratıcılık var fışkırıyo her yerimden
sayfalarca yazı yazabilirim, şarkı söyleyip beste yapabilirim gibi geliyor ne bilimm koşabilir dağlara tırmanabilirim gibi manik atak mı geçiriyorum acaba?

-tam onu yazacaktım, manik atak bu..



Yoksa gerçekten manik atak mı bu .?!?!?!

Ayy neyse ne! Sonuçta sadece biraz fazla bile uyumuş olabilirim. Zira yedi saatten fazla uyudum ki bu benim için alışılmışın dışında. Ama yeni yılda uykumu da düzene sokacağım bu yıl kararlıyım!! 

Neyime karalıyım acaba? Hangi yeni yılda kararlarını uyguladın da sorunlarını çözdün hayatını düzene soktun ki.. Her yıl daha da problem ekledin hayatına. Evet evet sen, yani ben ne zaman kararlarımı hayata geçirdim acaba? Ben hiç hatırlamıyorum.. 

Bu yazıyı kibar kibar motive olan cici bir kız gibi bitirmek istemiyorum. Bu da bir toplum aile vs dayatması. Motive falan olmuyorum. Neden? Çünkü doğduğum andan beri kalıplara dayatmalara maruz kalmışım. Efendi ol,dürüst ol, namuslu ve cici kız ol, terbiyeli çalışkan ol, saygın bol kazandıran ve garanti bir işin olsun, iyi aileden gelen ve bu saygın bol kazançlı garanti çerçevesinde işi olan bir adam bul ve onla evlen çocuklar yap evinin kadını ol, ve nihayetinde de torunlarına patik örerek can ver..

Yolu yarılamanın verdiği yaşlanma paniği mi dersiniz yoksa iki senedir gidilen terapistin açtığı çakralar mı dersiniz bilemem ama bunları yeni farkediyorum ve sesli bir şekilde dile getiriyorum. Bence beni tatmin etmeyen içimdekileri dışa dökemediğim bir mesleğim var. Yaratıcılığımı kullanmak istiyorum ama tam tersi antisosyal bir işte çalışıyorum. Sosyal medya takıntım var mesela, bırakamıyorum da, gezmek istiyorum istifa edemiyorum ya da fotoğrafçı olmak istiyorum ama buna kurs ve makinalar için para ayıramıyorum. Neden çünkü iki sene önce başıma ördüğüm çorapları temizlemeye uğraşıyorum hala!!! :@ Zayıflamak istiyorum ama yiyip yiyip yatıyorum. Bence ben pasif agresif bir tutum içindeyim. Nedeni de "olması gerekenler" listesini içselleştirmek. Teşekkürler anne..!!!

Başka bir can arkadaşım - ki beni anlayabilen nadir insandır kendisi-  bütün bu sorgulamalarımdan sonra dedi ki:

- Yaa bizi yonlendiriyorlar s*** ya, ***la da konustuk onu, bu sosyal medya olayi insanin psikolojisini bozuo, herkes cok eglenio, cok mutlu, bi bizim hayatimiz bok gibi moduna giriyoruz ama aslinda bence cogu kisi rol yapiyor. Cidden guzel bir hayat yasayip gezip tozan insanlar cok az paylasim yapiyor mesela..sevgili mevzusuna gelince, o konuda da kendini rahat birakman lazim, ne bok yediyse yedi, artik samimiyetine inanman lazim, ya da birakman..

- bence de beynimiz yıkanıo, ama uzak da duramıyorum sosyal medyadan çünkü yalnızlığa iyi geliyo, evde gece uykum gelsin diye vakit geçsin diye, yolda otobüste serviste hep onla vakit geçiyo, ayrıca hafif bir kişisel tatmin, yalnız değilim yanılgısıyla inceden moral düzeltiyo, yani bi Xanax değil ama inceden bir Passiflora .. yada uzak durursam yine millet akıyo ben kaçırıyorum paniği yaşıyorum ne saçma lan!

Neyse.. Ben gideyim de bari instagramdaki son fotoğrafımı kaç kişi beğenmiş bir kontrol edeyim...